top of page
Ara

Geçer

Yazarın fotoğrafı: Tuba BaybaşTuba Baybaş

Güncelleme tarihi: 28 Oca 2018




Canım çok acımıştı işte, o kocaman iğnelerin acısını biliyordum... "Anne" dedim, kaçalım bu hastaneden... Annem, her sabah ve akşam odaya gelen hemşireyi görünce, kan ter içinde kalıyordu.Benim yapacaklarımdan korkuyordu. Her seferinde aynı güçle direniyordum ve her seferinde aynı şey oluyordu... Ağlamalarım, bağırmalarım, çığlıklarım hiçbir işe yaramıyordu, zorla yapıyorlardı o "penadur" iğnesini... Biz hastaneden kaçmadık, annem beni dinlemedi, 30 gün kaldık o çocuk hastanesinde, ben iyileştim ama uzunca bir süre iğneler devam etti... Zamanla eskisi kadar direnmemeye başladım, alıştım.O zamanlar bilmiyordum o iğnelerin ilacım olduğunu; düşmanım zannettiğim "ince uçlu canavar" meğerse benim kurtarıcımmış...


Evet, çocuktum o zamanlar anlayamıyordum... Peki ya şimdi?.. Hayat hangimize hep pembe yüzünü gösteriyor ki? Niye ben diyoruz... Niye benim başıma geliyor? HAYIR... Hep benim, senin ya da onun başına gelmiyor.Hepimiz az ya da çok, zaman zaman "o sivri uçlu iğnelerden" oluyoruz. Bazen o iğne inanılmaz büyük, bazen küçücük ama her seferinde "o an" canımızı acıtıyor... Sonra mı? Evet o acının içindeyken anlamak çok zor ama herşey geçip bittiğinde, sadece izi kaldığında, aslında olması gerektiği için olduğunu ve büyümek, gelişmek, öğrenmek ve iyileşmek için, bütün bunların yaşanması gerektiğini anlayabiliyoruz... Herşey geçecek, bitecek; yeter ki sonunda "ışık" olsun... Ve inanın, ve güvenin ki "ışık" hep var...

316 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yoga mı?

Yoga mı?

Sihir

Sihir

Comments


bottom of page